BARSELONA, İSPANYA: GAUDİ'NİN ŞEHRİ
- Meltemliyollar
- 4 Nis
- 17 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 6 Nis
Seyahat tarihimizi tam bir yıl öncesinden, Şubat 2024’te belirlemiştik. Heyecanlıydık, çünkü daha önce İspanya topraklarına hiç adım atmamıştık.
Bir yaz akşamı, çocukluk arkadaşım ve eşiyle akşam yemeği yerken, çoğu insanın bize sorduğu o malum soru geldi, “Eee, bir sonraki seyahatiniz nereye?”. Biz de “Barselona’ya gideceğiz Şubat’ta, siz de gelsenize!” dedik. Ve işte o an, planımız bir anda dört kişilik bir plana dönüştü. Onlara uygun bilet bulma, birlikte Schengen vizesine başvurma, Airbnb’den ev kiralama derken beklenen gün geldi çattı. Eşim Furkan, 18 yıllık dostum Hilal ve çok sevgili eşi Enes ile Barselona’dayız! Dolu dolu beş gün bizi bekliyor.
Hazırsanız, başlayalım!
Barselona Şehir İçi Ulaşım
Barselona'yı baştan sona yürüyerek gezmek imkânsız. Bu yüzden toplu taşımayı kullanmaktan başka çare yok. Neyse ki metro ağı oldukça geniş, neredeyse her noktaya rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz.
Bilet seçenekleri oldukça çeşitli. Kendinize en uygun olanı şu linkten araştırabilirsiniz.
Havalimanına indiğinizde, hemen karşıdaki tren istasyonuna geçip, 'Renfe' tren işletmesine ait bilet otomatlarından biletinizi alabilirsiniz.
Biz giderken en mantıklısı tek kişiyseniz T-Casual (1 kişi için 10 biniş hakkı), iki kişiyseniz T-Familiar (grup içinde 8 biniş hakkı, 12.05 Euro) almak gibi geldi. Ancak seyahatimizin sonunda "Keşke 1 aylık sınırsız biniş hakkı (22.5 Euro) alsaymışız" dedik. Çünkü gerçekten çok kullanılıyor; Barselona, büyük bir şehir.
Bir de dikkat etmeniz gereken şey, bazı biletlerin kullanım alanlarıyla ilgili kısıtlamalar olması. Örneğin, "Metroda geçer ama trende geçmez", "Havalimanında kullanılamaz" gibi detaylar var. Bu yüzden bilet seçerken kullanım şartlarına özellikle dikkat edin.
Araba kiralamaya gerek var mı?
Hayır, kesinlikle yok. Hatta mümkünse kiralamayın, çünkü otopark ciddi bir sorun.
Barselona'da ne yemeli?
Bu yazı tahminimden uzun olduğu için, yeme içme için ayrı bir makale hazırladım. Barselona yeme-içme rehberine şu linkten ulaşabilirsiniz.
Nerede konaklamalı?
Barselona; Barri Gòtic, El Born, Eixample, Gràcia, El Raval gibi farklı bölgelerden oluşuyor. (İlk okuduğunuzda size hiçbir şey ifade etmiyorsa endişelenmeyin, biz de ilk başta öyleydik!)
Biz her ne kadar molozların arasında kalmış olsak da (detayları yazının en sonunda bulabilirsiniz), konum olarak Sagrada Familia'nın karşısında, Eixample bölgesinde kaldık. Buranın daha varlıklı bir muhit olduğunu düşündük. Metroya yakın olması büyük avantajdı. Zaten Eixample, konaklama için sıkça önerilen bir bölge.
Ancak Sagrada Familia, La Rambla ve çevresine yürüyüş mesafesinde değil. Bu yüzden belki Barri Gòtic gibi Barselona'nın turistik merkezinde kalmak, birçok yere yürüyerek ulaşabilmek açısından daha avantajlı olabilir.
Burada dikkat etmeniz gereken şey, La Rambla'nın arka sokaklarının biraz tekinsiz olması. Tutacağınız ev ya da otelin yorumlarını bu açıdan incelemenizi öneririm.
Bunun dışında Passeig de Gracia, lüks ve geniş bir alışveriş caddesi. Ucu Katalonya Meydanı’na kadar uzanıyor. Buralarda konaklamak da güzel bir alternatif olabilir.
Bizim konaklama deneyimimizi merak ediyorsanız, yazının sonunda "Nasıl Dolandırıldık?" başlığı altında bulabilirsiniz.
Kaç gün gezilmeli?
Barselona bizi gerçekten şaşırtan bir şehir oldu. Koştur koştur 5 gün gezmemize rağmen, gidemediğimiz birçok yer kaldı (Son bölümde bahsettim). İmkânı olan 1 hafta kalsın derim.
Ama eğer kampanyadan uygun fiyatlı bilet bulduysanız, 2-3 günlüğüne bile gelmeye değer. Gezmesi oldukça keyifli bir şehir. 😊
Barselona’da Flamenko Gösterisi: Nerede, Ne Kadara İzlenebilir?
Barselona seyahatimiz öncesinde Instagram'da soru-cevap açmıştım. Dedim ki: "Gidenlerden Barselona için önerilerini alabilir miyim?" Gelen cevaplar arasında flamenko gösterisi önerileri de vardı.
İki popüler seçenek öne çıktı: Carmen ve Los Tarantos.
Biz ise La Rambla'nın arka sokaklarında bulunan "23Robadors" adlı daha küçük bir mekânı tercih ettik. Burayı seçmemizde en büyük etken fiyatı oldu. Çünkü diğer yerlerde minimum 25 Euro'dan başlayan gösteriler varken, burada sadece 8 Euro idi.
Biletleri girişte, nakit olarak satın aldık.
Burası büyük sahneli gösterilere kıyasla daha küçük çaplı bir etkinlikti. Üç çalgıcı ve bir dansçı kadın, yaklaşık 40 dakikalık bir performans sergilediler. Bizce çok başarılıydı ve çok keyif aldık.
Ancak şunu belirtmem gerek: Mekan tekinsiz bir bölgede yer alıyor. Bir sıkıntı yaşamadık ama dört kişi olmamıza rağmen etraftaki tiplerden biraz tırstık. Eğer çocuğunuzla gitmeyi planlıyorsanız, bunu göz önünde bulundurun.
Ayrıca burada her akşam flamenko gösterisi yok. Bazı günler caz performansları sergileniyor. Gitmeden önce şu web sitesinden mekanın programını kontrol edebilirsiniz.
Gösteriden video izlemek isterseniz, instagram profilimizde Barselona hikayelerine bakabilirsiniz.
Barselona’ya Yakın Açık Hava Outlet Merkezi: La Roca Village
Eğer alışverişe ayıracak bir tam gününüz varsa, La Roca Village değerlendirmeye değer bir adres. Lüks markalardan orta seviye markalara kadar birçok seçeneği bir arada bulabilirsiniz.
Ulaşım:
Otogarın içinde yer alan Sagales isimli firmanın bilet otomatlarından La Roca Village seçeneğini seçerek 18 Euro karşılığında gidiş-dönüş biletinizi alabilirsiniz.
405 numaralı otobüsle, yaklaşık 40 dakika süren bir yolculuğun ardından La Roca Village’a ulaşabilirsiniz. Bir günümüzü anlattığımız La Roca Village alışveriş videomuza şu linkten ulaşabilirsiniz.
La Roca Village'a gitmeye vakti olmayanlar veya bir de yol ücreti ödemek istemeyenler için, Katalonya Meydanı’nın yanında "El Corte Inglés" alışveriş merkezi bulunuyor. İspanya’nın ünlü çok katlı alışveriş merkezlerinden biri olan El Corte Inglés, alışveriş için güzel bir alternatif olabilir. Biz tesadüfen girdik ve oldukça beğendik.
Barselona gezilecek yerler - Barselona gezi rehberi
La Sagrada Familia (Kutsal Aile Kilisesi)
Şüphesiz, Gaudi'nin en ünlü eseri. Antoni Gaudí, Sagrada Familia’yı İncil’deki önemli figürleri yansıtan bir anıt olarak tasarlamıştır. Kulelerin isimleri de Hristiyan inancındaki en kutsal kişiler olan İsa, Meryem, dört İncil yazarı ve 12 havariyi temsil edecek şekilde belirlenmiştir.
La Sagrada Familia Kuleleri
1. İsa Kulesi (Jesus Christ Tower)
En yüksek kule (172,5 metre) olup, İsa’yı temsil eder. Üzerinde büyük bir haç bulunacak şekilde tasarlanmıştır. En yüksek kule olan İsa Kulesi’nin 172,5 metre olması ise bilinçli bir seçimdir. Çünkü Gaudi koyu bir Katoliktir ve inancına göre, hiçbir insan yapısı Tanrı’nın yarattıklarından daha yüksek olmamalıdır. Bu yüzden kule, Barselona’daki Montjuïc Tepesi’nden kısa olacak şekilde tasarlanmıştır.
2. Meryem Ana Kulesi (Virgin Mary Tower)
2021 yılında tamamlanmış, 138 metre yüksekliğe sahip bu kule, Meryem Ana’ya adanmıştır. Tepesinde parlak bir yıldız bulunur.
3. Dört İncil Yazarı Kuleleri (Four Evangelists Towers)
Bu kuleler Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’yı temsil eder. İsa Kulesi’nin çevresinde konumlanmıştır ve her biri farklı bir İncil yazarının sembolünü taşır:
Matta → Melek
Markos → Aslan
Luka → Boğa
Yuhanna → Kartal
4. On İki Havariler Kuleleri (Twelve Apostles Towers)
Bu kuleler İsa’nın 12 havarisini temsil eder. Üç farklı cephede (Doğuş, Tutku ve İhtişam) konumlanmıştır. Her kulede, ait olduğu havarinin ismi yazmaktadır.
Gaudi bu projeyi devraldığında henüz 31 yaşındaymış ve hayatının tamı tamına 43 yılını bu kilisenin (bittiğinde katedral olacak) yapımına adamış. 73 yaşında, bir tramvayın çarpması sonucu hayatını kaybettiğinde, kilise henüz tamamlanmamış. Ancak, ölmeden önce Nativity (Doğuş) Cephesi'nin dört kulesinden birini referans olarak tamamlamış.
Nativity Cephesi, Gaudí'nin hayattayken tamamlanan tek cephesi ve tamamen onun orijinal tasarımına göre inşa edilmiştir. Bu cephedeki kuleler, bazilikanın geri kalanının nasıl şekilleneceğine dair önemli bir rehber olarak kabul edilmekteymiş. İspanyolların hedefi, dünyanın en büyük tamamlanmamış kilisesi olan Sagrada Familia'yı Gaudi'nin ölümünün 100. yılında tamamlamak.
İlginizi çekerse, National Geographic'in Sagrada Familia'nın tamamlanma aşamasını anlattığı, yaklaşık bir saatlik bir belgeseli var. Taş seçimlerinden, heykellerine yapımına kadar anlatılan eski ama güzel bir belgesel. Youtube'dan bulabilirsiniz. Biz gitmeden önce izlemiştik.
Fotoğraf tüyoları: Kiliseyi fotoğraf çekebileceğiniz iki güzel açı var: Kilisenin önündeki ve arkasındaki parklar: Biri Sagrada Familia Parkı, bir diğer Gaudi parkı. Özellikle Gaudi parkındaki gölün orası fotoğraf çekilmek için güzel bir açı. Video çekmek için popüler bir başka şey ise, Sagrada Familia metrosunun yürüyen merdivenlerinden çıkarken video çekmek.
İçeriye giriş 26 Euro, rehberli turla 30 Euro (2025). Bilet alabileceğiniz link.
İçeriye girdiniz, hangi kule daha iyi?
Passion (Tutku) Cephesi, Nativity (Doğuş) Cephesi'nden daha yüksektir ve daha az engellenmiş bir şehir manzarası sunar. Ancak her iki kule de yapılar arasındaki küçük dış yaya köprülerinde yürümenize olanak tanır. Yükseklik korkusu olanlar veya dar alanlardan hoşlanmayanlar için bir uyarı: Aşağı iniş, oldukça dar spiral beton merdivenlerden yapılır ve bu merdivenlerin yanında, açık pencereler bulunur. Asansör yalnızca yukarı çıkmanızı sağlar, iniş tamamen sizin cesaretinize kalmış :)
Peki, Sagrada Familia’yı ÜCRETSİZ ziyaret etmek mümkün mü?
Cevap, Evet! Her Pazar 09:00’da ve Her Cumartesi 20:00’de düzenlenen dini ayinle sınırlı sayıda insana ücretsiz! Ancak bunun bir dini tören olduğunu ve turistik bir gezi gibi her yerinin gezilemeyeceğini bilmeniz gerekli. Peki, bizim deneyimimiz nasıldı? Bu bilgiyi öğrenir öğrenmez denemeye karar verdik ve Pazar sabahı 08:30’da kapıdaydık. Ancak biz oraya ulaştığımızda, bizim gibi ücretsiz giriş şansı yakalamak isteyen birçok kişi çoktan sıradaydı. Ücretsiz giriş için ayrılan kontenjan dolmuştu. Ama içeride olmak isteyenler için biletli giriş hala mümkündü. Daha da şaşırtıcı olanı, sabah 07:30’da gelip yine de giremeyen insanların olduğunu görmekti! Sanıyoruz, bu fırsatı değerlendirmek istiyorsanız, erken gitmek şart.
Park Güell
Bugün park olarak gezilen bu alanın aslında zengin aileler için lüks bir konut projesi olarak tasarlandığını biliyor muydunuz? 1910 yılında, 60 evden oluşan bir site olarak tasarlanmış ancak sadece iki ev satılabilince, proje ticari açıdan başarısız olmuş ve inşaat durdurulmuş. 1926’da ise bölge kamuya açık bir park haline getirilmiş.
Parkın içinde mozaiklerle süslenmiş kıvrımlı banklar, mağaralar, sütunlar, renkli seramik süslemeler ve doğayla iç içe geçmiş yapılar bulunuyor.
Parkta görebileceğiniz yapılar:
Ejderha Merdiveni & Mozaik Semender (El Drac): Parkın en ikonik figürü olan renkli mozaik semender(veya ejderha), ana girişteki merdivenlerin üzerinde bulunuyor. Bazı kaynaklara göre, Katalonya’nın efsanevi koruyucusu "Sant Jordi'nin Ejderhası"nı temsil ediyormuş. Kırık seramik, cam ve fayans parçaları kullanılarak rengarenk bir görüntü oluşturulmuş.
Hypostyle Salonu: Merdivenleri çıktığınızda, devasa taş sütunlarıyla antik tapınakları andıran bu alana giriş yapacaksınız. Aslında bu lüks konut projesinin, pazar alanı olarak düşünülerek yapılmış.
Dalgalı Banklar (Serpentine Bench): Mozaiklerle süslenmiş, dalga şeklindeki uzun bank, şehrin panoramik manzarasına hakim. Burada, iki evi arkanıza alarak fotoğraf çekilmek en klasik poz.
Gaudí’nin Evi: Parkta gezerken ağaçların arasında gözünüze pembe boyalı, yeşil panjurlu, kuleli, masallardan fırlamış gibi bir ev takılacak. Diyeceksiniz ki, 'Aman Allahım, burası ne! Nasıl güzel bir ev, insanlar nerelerde yaşıyor!' İşte burası, zamanında Gaudí'nın içinde yaşadığı bir ev. Günümüzde ise bu ev Gaudí Müzesi olarak ziyaret edilebiliyor.
Şimdi Park'a giderken üç girişi var:
Ana Giriş (Carrer d'Olot Girişi): Parkın en ünlü ve turistik girişidir. İki kurabiye evin arasından girdiğiniz, karşınızda Ejderha Merdiveni (El Drac)'nin uzandığı yer burası.
Av. del Santuari de Sant Josep de la Muntanya Girişi: Bu girişte uzun bir yürüyen merdiven bulunur. Biz Google Map'sten tarif aldığımızda bizi bu girişten getirdi.
Carretera del Carmel Girişi: Bir de bu giriş var. Şöyle ki, biz otobüsle mi gelsek diye araştırma yaparken, otobüsün, parkın ücretsiz yukarı bölümlerine yakın bir konumda durduğunu farkettik. Turist kalabalığının daha az olduğu bir nokta. Ama asıl ücretli bölümlere girmek için bu giriş uzak kalıyor. Buna da dikkat edin.
Not: Park'a sabah ve akşamüstü gitmenin kendine göre avantaj ve dezavantajları var. Sabah erkenden giderseniz, dahaz az kalabalık olur ve daha rahat gezersiniz. Öte yandan konumu gereği, sabahları ters ışıkta kalıyor. Bu da fotoğraf ve videolarınızın kalitesini etkiler. Akşam üstü gittiğinizde bu dezavantajı bertaraf etmiş olursunuz ama bu durumda da kalabalığı göğüslemeniz gerekir. Choose your side.
Not 2: Kadınlar ve kendini kadın hissedenler için minik bir tavsiye. Buradayken kendi kendime ''Keşke renkli bir şeyler giyseydim!''. Parkın seramiklerinin renklerinden dolayı, burada mavili, sarılı, yeşilli bir şeyler giymek, elbise vs. fotoğraflarda çok tatlı çıkabilir.
Park Guell'e giriş ücreti, 18 Euro (2025). Kapıda bilet alımı yok. Bu sebeple online'dan almak durumundasınız. Bilet alım linki şurada.
Casa Vicens
Yeri gelmişken öncelikle şunu söyleyelim, 'Casa' ile başlayan çok fazla yapı, restoran vs. duyacaksınız. İspanyolca ve İtalyancada 'Ev' demek. Casa Vicens yani, Vicens Evi :)

Casa Vicens, Antoni Gaudí’nin tasarladığı ilk büyük bina. Gaudi'nin tüm eserlerinde olduğu gördüğümüz doğadan ilham alan motifler, parlak süslemeler, renkli seramikler ilk bu eserinde karşımıza çıkıyor. 1883 yılında Manuel Vicens i Montaner adlı bir seramik tüccarının yazlık evi olarak inşaa edilmiş. 2005'ten beri UNESCO Dünya Mirası listesinde. 2017'den beri ise müze olarak ziyaret edilebiliyor.
Giriş ücreti, 20 Euro (2025).
Hani Cüneyt Özdemir'in programına konuk olan Dilber Ay'a, Cüneyt Özdemir cezaevinde kendisinden en çok istenilen şarkıyı soruyor da, Dilber Ay 'Zorunda mıyım?' diyor. Cüneyt Özdemir de 'Hayır efendim, tabiki zorunda değilsiniz' diyordu ya. Deseniz ki, 'Meltem Casa Vicens'e gitmek zorunda mıyım?'. 'Hayır efendim, tabiki değilsiniz' derim. Çünkü burası 'must to do' değil, 'have to do' listesinde. Varsa vaktiniz ve paranız uğrayın. Aksi halde, mimar-iç mimar gibi bu işin ekmeğini yiyen biri değilseniz, bir de buraya girmeye gerek yok. Zira Barselona'da tüm mimari yapıları kapsayan bir kart olmadığı için, her yere ayrı ayrı ödemek yapmak durumundasınız.
Casa Mila (La Pedrera)
Bir önceki bölümü okuduğunuzu varsayarak, artık Casa Mila'nın ne demek olduğunu bildiğinizi varsayıyorum :)
Gaudí’nin tamamladığı son sivil yapı ve modernist mimarinin zirvesi kabul edilirmiş. Biz turistler buraya Casa Mila olarak bilsek de, aslında buranın ismi dalgalı taş cephesi nedeniyle "La Pedrera" yani Taş Ocağı.
Gaudi bu yapıda, çatıdaki şövalye miğferlerine benzeyen, heykelsi bacalar ile hava akışını düzenlemiş, yük taşıyan duvarlar yerine demir sütunlar kullanarak iç mekânı tamamen açık hale getirmiş, dış cephesi deniz dalgalarını andıran eğrilerle ve balkon korkuluklarını deniz yosunlarını anımsatacak şekilde düzenlemiş. Her detayıyla, burada hem estetik hem de mühendislik açısından sınırları zorlamış.

Çatıya çıktığınızda, Barselona manzarasını muhteşem bir perspektiften görebilirsiniz. 1984’ten beri UNESCO Dünya Mirası listesinde.
Giriş ücreti: 29 Euro. Gece ışık gösterileri yapılıyor. Gece girmek isterseniz 39 Euro (2025). Bilet linki.
Casa Battlo
Casa Mila'nın hemen çaprazında, Barselon'nın meşhur lüks alışveriş caddesi Passeig de Gràcia konumlanıyor.
Çatının şekli, ejderhanın sırtını andıran dalgalı seramiklerle kaplanmış. Bu detay, Katalonya’nın koruyucu azizi Saint George’un bir ejderhayı öldürdüğü efsaneye bir gönderme yapıyormuş. Balkonları kemik şeklinde ve dış cephesi aynı Park Güell'deki semenderde gördüğümüz kırık renkli seramiklerle kaplanmış (Bu tekniğin adı, Trencadís). 2005'ten beri UNESCO Dünya Mirası listesinde.
Günümüzde kamunun değil, özel mülkiyet. Bernat Ailesi'ne ait ancak müze olarak kullanılıyor.
Giriş ücreti: 29 Euro, gece turu 39 Euro (2025).
Plaça Reial
Yapımı 1848 yılına dayanan bu meydan konum olarak La Rambla caddesinin yanında bulunuyor. Muhteşem mimarisi, Gaudí’nin yaptığı dökme demirden lambaları, palmiyeleri ve hareketli gece hayatı ile Barselona'nın popüler meydanlarından biri. Etrafında bar ve restoranlarda dinlenebilir, civardaki Flamenko gösterilerine katılabilirsiniz.
Meydanın tam ortasında yer alan Üç Lütuf Çeşmesi (Font de les Tres Gràcies), 19. yüzyılda inşa edilmiş ve Yunan mitolojisindeki üç güzelliği temsil ediyormuş.

La rambla caddesi
Taksim'in İstiklal Caddesi ne ise, Barselona'nın da La rambla caddesi o. Her anlamda. Cadde boyunca hediyelik eşyacılardan tutun, restoranlara, hatta yan kesicilerine kadar bile aynı. Ne demek istediğimi anladınız sanıyorum. Yolunuz zaten bir şekilde bu caddeye düşecek. Mümkün olduğunca burada dikkatli olun, çantanızı telefonunuzu kollayın, restoranlarda oturmayın (kazıklanma garantili, denendi, onaylandı).
Mercat de La Boqueria (Yemek pazarı)
Barselona’nın en eski ve en ünlü pazarı. Tarihi 1217'ye dayanıyormuş. O dönemlerde tüccarların et satışı yaptığı alanmış. 1800'lü yıllarda ise bugün gördüğümüz kapalı pazar şeklinde yapılmış. Envai çeşit meyve, tatlı, kızartma ve şarküteri ürünü tadabilirsiniz.

Arc de Triomf (Zafer Takı)
Arc de Triomf, Paris’teki Zafer Takı gibi bir savaş zaferini değil, 1888 Barselona Evrensel Sergisi için yapılmış bir anıt.
Tuğladan yapılmış ve kırmızı renkli kemer, Endülüs Arap mimarisi tarzında olup, Barselona’nın dünyaya açılan kapısını temsil etmekteymiş. Üst kısmında Barselona armasını tutan melekler bulunuyor. Kabartmalarında İspanya'nın farklı bölgelerinden insanlar tasvir edilmiştir, bu da ülkenin kültürel birliğini simgelemekteymiş.
Parc de la Ciutadella (Ciutadella Parkı)
Bayılıyorum şu Avrupa’daki şehir merkezlerinde yer alan kocaman parklara! Gölleri, heykelleri, çeşitli kuş türleri ve geniş yürüyüş parkurlarıyla, bir Avrupa şehrinde vakit geçirmekten en çok keyif aldığım yerler işte bu şehir parkları. Ciutadella Parkı da Barselona’nın tam merkezinde, şehrin karmaşasından uzaklaşıp nefes alabildiğinizi hissettiğiniz böyle bir yer. Biz, parka gitmeden önce yakınlarda bulunan (yaklaşık 400-500 metre mesafedeki) Patisserie Hofmann’dan sabah kahvaltımızı ve kahvemizi aldık ve kahvaltımızı parkta yaptık. Güne inanılmaz keyifli bir başlangıç oldu :)
Ciutadella aslında Katalanca 'kale' demek. 1700'lü yıllarda kral, halkı kontrol altında tutmak için buraya bir askeri kale yaptırmış. 19. yy'da ise kale yıkılarak, yerine bugünkü park inşaa edilmiş.
Parkın içinde göreceğiniz yapılar:
Cascada Anıtı (Şelale Çeşmesi): Gaudí’nin gençlik yıllarında katkıda bulunduğu bu gösterişli çeşme, parkın en ikonik yapılarından biri. Roma’daki Trevi Çeşmesi’nden esinlenerek tasarlanmış. Ejderha figürleri ve mitolojik heykellerle süslü.
Göl:Parkın tam ortasında küçük bir göl bulunuyor ve burada kürek çekerek keyifli bir gezinti yapabilirsiniz (7 Euro, 2025). Gölde ördekler, kuğular ve farklı kuş türleri yaşıyor.
Parlamento Binası: Eskiden askeri bir cephanelik olan bu bina, günümüzde Katalonya Parlamentosu’na ev sahipliği yapıyormuş.
Mamut Heykeli: Konum olarak, Cascada Anıtının karşısında yer alıyor. Parkın en ilgi çekici eserlerinden biri olan dev mamut heykeli, çocukların tırmanarak fotoğraf çektirdiği popüler bir nokta.
Barselona Hayvanat Bahçesi: Parkın içinde hayvanat bahçesi de yer alıyor ama siz gitmeyin. #hayvanatbahcelerikapatılsın
Cathedral of Barcelona (Barselona Katedrali)
İnşaasına 13. yy'da başlanmış ve 150 yıl boyunca devam edilerek, 15 yy'da yapımı tamamlanmış. Gotik tarza sahip, klasik Orta Çağ katedrali. Şehrin koruyucu azizi Santa Eulàlia'ya adanmış. Avlusunda 13 beyaz kaz yaşar. Kazlar, Santa Eulàlia’nın 13 yaşında şehit edilmesini simgeler. Santa Eulàlia'nın mezarı da katedralin kriptasında yer almaktadır. İçeriye giriş ücreti: 14 Euro (2025). Konum olarak, Barselona'nın Orta Çağ'ı hissedeceğiniz bölgesi olan Barri Gotic bölgesinde.
Katedral biraz dar bir alanda konumlandığı için, fotoğrafının çekilebileceği en güzel sokak: Carrer del dr. joaquim pou (Amme hizmeti).
Casa de l'Ardiaca (Başdiyakozun evi)

Aslında Barselona gezi listelerinde bu yoktu, içimden geldi sjsjsjs
Herkes gibi, Barselona Katedrali'ni ziyaret ettiniz, katedrali solunuza aldınız ve klasik olarak Pont del Bisbe'ye (Piskopos Köprüsü) doğru yol aldınız. Durun! Köprünün bulunduğu sokağa geçmeden hemen önce sağınızda minik, birkaç merdiveni olan tarihi bir kapı var. İnsanların girip çıktığını gördünüz, ama ne olduğuna da anlam veremediniz. Şimdi sakince o gördüğünüz merdivenleri çıkın ve kapıdan geçin. Ortasında çeşmesi olan tarihi bir avluya çıktınız değil mi? İşte burası 12. yy'da bir baş diyakozun (ardiaca) evi olarak inşa edilmiş. Günümüzde ise, Barselona’nın tarihi arşivlerine ev sahipliği yapmakta.
Giriş kapısındaki modernist posta kutusu çok ünlüymüş. 19. yüzyıldan kalma, adaletin kusurlu işleyişini anlatan bir leylek ve kaplumbağa figürü içerir.
Üst katından Barselona Katedrali'nin değişik bir açıdan fotoğrafını alabilirsiniz.
Santa Maria del Mar Kilisesi (Basílica de Santa Maria del Mar)
Yapımı 1329 yılına dayanan kilisesi, Katalonya’nın denizcilik geçmişine ithafen “Denizin Meryem Anası” ismini almış. Ziyaret etmek ücretsiz. Gün batımında ziyaret ederseniz, renkli vitrayların içeriye muhteşem bir ışık süzmesi oluşturduğuna da şahit olabilirsiniz.
Pont del Bisbe (Piskopos Köprüsü)
Gotik mahalle turunda (Barri Gòtic) bir sonraki durağımız, Pont del Bisbe yani Piskopos Köprüsü. Bu ikonik köprü, Ortaçağ'dan kalmış gibi görünse de, aslında düşündüğünüz kadar eski değil. 1928 yılında, Gaudi'nin öğrencisi tarafından tasarlanmış.
Katalonya Hükümet Binası (Palau de la Generalitat) ile Eski Piskoposluk Sarayı’nı birbirine bağlar. Özellikle Instagram ve fotoğrafçılar için popüler bir simge.
Köprünün efsaneleri
Köprünün altına dikkatlice bakarsanız, kafatası ve hançer detayı göreceksiniz. Bazı kaynaklara göre, kafatasının altından yürürken dilek dileyenlerin dilekleri kabul olur. Ancak başka bir efsaneye göre, kafatasının lanetli olduğu ve ona bakmanın uğursuzluk getirdiği söylenir. Biz kötü düşünmeyelim. Gidenler, çok istediği bir şeyi dileyerek köprünün altından geçsin ve ne dilediyse de gerçek olsun 🤞
Picasso Müzesi (Museo Picasso)
Picasso, kariyerinin temellerini Barselona'da attığı ve kendini bir Barselonalı olarak tanımladığı için, 1963 yılında müze, kendisinin isteği üzerine açılmış. Picasso'nun gençlik ve öğrencilik dönemi eserleri, mavi dönem olarak adlandırılan melankolik dönemi, ünlü Las Meninas serisi gibi sanatçının kariyerinin farklı evrelerini gözler önüne seren geniş bir koleksiyona sahip.
Giriş ücreti: 14 Euro (2025). Ancak perşembe günleri 16:00'dan sonra ücretsiz. Bu ücretsiz taraftan faydalanmak için, gideceğiniz hafta başındaki pazartesi günü İspanya saatiyle 10:00'da Picasso müzesi web sitesine girerek, ücretsiz biletlerinizi alabilirsiniz.
Passeig de Gràcia caddesi
Alışveriş için doğru istikamet La rambla değil, Passeig de Gracia caddesi. Çok lüksten orta seviyeye çeşit çeşit markanın mağazasını burada bulabilirsiniz.
Plaça de Catalunya (Katalonya Meydanı)
La rambla'ya İstiklal Caddesi dersek, Katalonya meydanı'na da Taksim Meydanı benzetmesi yapmak yanlış olmaz. Barselona’nın en büyük ve en merkezi meydanı. Tarihi 1927 yılına dayanıyor. Meydanın yanında konumlanan El corte inglés alışveriş merkezi İspanya’nın ünlü çok katlı alışveriş merkezi var. Meydanın etrafında 1920'lerden beri açık ünlü kafelerinden Cafe Zurich yer alıyor. Aklınıda bulunsun.
Plaça d'Espanya (İspanyol meydanı)
1929 Uluslararası Barselona Sergisi için inşa edilmiş, şehrin en büyük meydanlarından biri.
Meydanda görebileceğiniz önemli yapılar:
Venedik Kuleleri (Torres Venecianes): Venedik’teki Aziz Marko Çan Kulesi’nden ilham alınarak yapılmış. Kulelere çıkış maalesef ziyaretçilere kapalı.
Montjuic Sihirli Çeşmesi: Akşamları düzenlenen su gösterileri ile ünlü. Gösteri ücretsiz ama bazı dönemlerde kapalı olabiliyor. Örneğin, bizim gittiğimiz Şubat ayında kapalıydı. Önceden kontrol edin ve gösteriden önce giderek önden yerinizi kapın.

Arenas de Barcelona: 1900'lü yılların başında boğa güreşi arenası olarak inşaa edilmiş, ancak 2011'de alışveriş merkezine çevrilmiş. Boğa güreşleri 2010 yılında Katalonya'da yasaklanmış ama Endülüs, Madrid, Valensiya gibi bölgelerde düzenlenmeye devam ediyormuş.
Fotoğraf tüyosu: Gitmeden önce Plaça d'Espanya diye bir arama yaptığınızda çıkan, o tepeden yakalanmış karelerin çekim noktası tam olarak Arena'nın terası. Bu noktada sizi şu konuda uyarmak isterim. Metrodan çıktığınızda, sizi Arena'nın terasına çıkaran bir asansör görüyorsunuz. Kişi başı 1.5 Euro. Aman bir şey değilmiş, bir de bu asansörle terasa çıkalım diyip çıkmayın. Zira, biz böyle yaptık ve kendimizi enayi gibi hissettik. Sonradan farkettik ki, Arena'nın terasına zaten avm'nin yürüyen merdivenleri de çıkıyormuş (Biz de dedik ki, muhtemelen yürüyen merdivenleri çıkmıyordur yoksa NİYE PARA İSTESİNLER). Meğerse bizim gibi kerizleri sirkelemek içinmiş. Biz dolandırıldık, siz dolandırılmayın diye uyaralım istedik.
Katalonya Ulusal Müzesi (Museu Nacional d’Art de Catalunya, MNAC)
İspanyol meydanından, Venedik Kuleleri'ni arkanıza alıp yürüdüğünüzde, karşınızda görkemli bir bina tüm ihtişamıyla duruyor olacak. 1934'te kurulan bu Katalon Ulusal Müzesi, Barselona’daki en büyük sanat müzesi olup, Katalan sanatının en kapsamlı koleksiyonuna sahip.
Giriş ücreti 12 Euro. 16 yaş ve 65 yaş üstüne ücretsiz. Her cumartesi saat 15:00'ten sonra ve her ayın ilk pazar günü ücretsizdir, ancak bu ücretsiz giriş için online rezervasyon yaptırmanız lazım. Müzenin web sitesinin linki.
Barceloneta Plajı
Ve tabiki Barselona'nın incisi, Barceloneta Plajı. En sona bıraktığıma bakmayın, şehrin en hareketli, en cıvıl cıvıl noktalarından biri burası. Yazın giderseniz, denize gireceğiniz adresi artık biliyorsunuz. Ancak, belli noktalarda yaptığım uyarıyı burada da yineliyor, denize giderken çantanızı kumsalda savunmasızca bırakmamanız gerektiğini hatırlatıyorum.
Plajda üst üste konmuş, eğik duran küp benzeri heykel "L'Estel Ferit" yani "The Wounded Star" (Yaralı Yıldız) adıyla biliniyormuş. Katalan bir sanatçı tarafından 1992 Barselona Olimpiyatları için yapılmış. Paslı ve eğik duruşuyla hem zamana karşı ayakta kalmaya çalışan yapıları hem de Barceloneta’nın geçmişindeki balıkçı barakalarını (ve o yoksul kıyı yaşantısını) temsil ediyormuş.
Sahilde görünen o yelken şeklindeki yapı ise, bir otel.
Ne umduk, ne bulduk? Barselona'ya karşı hislerimiz
Aslında bu bölümü en başlara yazmıştım. Ama bizi hiç tanımayan birisi ilk etapta bu yazıyı okupta, 'Yahu sen ne anlatıyorsun bacım' demesin diye sona aldım. Buraya kadar geldiyseniz, zaten birbirimizi sevmişizdir sanıyorum. Bizim gözümüzden Barselona nasıl? Efendim, Barselona demek Gaudí demek! Bundan tam 173 yıl önce Antoni Gaudí—bir dahi, bir mimar—hiç doğmamış olsaydı, bugün Barselona'nın turistik bir şehir olarak varlığından söz edebilir miydik? İnsan bunu düşünmeden edemiyor.
Evet, Barri Gòtic bölgesi Roma döneminden Rönesans’a kadar uzanan izler ve eserler taşıyor. Orta Çağ Barselona’sının ruhunu burada hissediyor olsak da, bugün şehrin en ikonik simgelerinin neredeyse tamamı, Gaudí’nin 100 yıl içinde inşa ettiği eserlerden oluşuyor.
Barselona kesinlikle çok ama çok güzel, inanılmaz renkli bir şehir! Şubat ayında gitmemize rağmen havası harikaydı, insanları sıcakkanlı, sokakları ise capcanlıydı. Yazacaklarım, şehri beğenmediğimiz anlamına gelmesin. Peki, biz nasıl bir beklentiyle geldik? Açıkçası standart bir Avrupa şehri bekliyorduk. Ne demek bu? Genellikle Avrupa şehirlerinde görmeye alıştığımız gibi büyük bir saray, bir kale ve merkezi bir meydanda yükselen görkemli bir katedral olur. Üstelik bu yapıların her biri nereden baksanız en az 300 yıllıktır.
İşte Barselona bizi tam da bu noktada şaşırttı! Çünkü alışkın olduğumuz klasik Avrupa şehirlerinden (İstanbul dahil) çok farklıydı. Daha sonra araştırınca öğrendik ki Barselona, tarih boyunca hiçbir zaman kralların yaşadığı bir şehir olmamış. Konumu itibarıyla denizcilik ve ticaret merkezi olarak öne çıkmış ancak hiçbir zaman bağımsız bir krallık olmamış. Krallar genellikle kısa süreliğine buraya gelip devlet işlerini yürüttükten sonra diğer şehirlerine geri dönermiş.
Bu yüzden Barselona, Paris’teki Versailles veya Viyana’daki Schönbrunn gibi büyük kraliyet saraylarına sahip değil. Ancak Gotik ve Rönesans tarzında inşa edilmiş, Palau Reial Major ve Palau de la Generalitat gibi daha küçük saraylara ev sahipliği yapıyor.
Barselona'da nasıl dolandırıldık, oynat bakalım.
Barselona’yı araştırdıkça heyecanımız yerini yavaş yavaş tedirginliğe bırakmaya başlamıştı. Zira herkesin ısrarla vurguladığı tek bir konu vardı: "Aman dolandırılmayın! Aman yankesicilere dikkat edin!" Ne yazık ki, bu konuda haksız değillermiş…
Barselona’daki daha ilk saatlerimiz, ufak çaplı bir dolandırıcılık vakasıyla başladı. Uçaktan indik, tren istasyonuna geçtik. Yaklaşık 40 dakikalık bir tren yolculuğunun ardından, Airbnb’den tuttuğumuz eve nihayet vardık. Üstelik bu, günlerdir heyecanla beklediğimiz, Sagrada Familia’nın tam karşısında, enfes manzaralı bir evdi!
Ancak bizi büyük bir sürpriz bekliyordu. Eve vardığımızda, binanın önüne devasa bir inşaat iskelesi kurulmuştu. Boydan boya kapatılmış bir cephe, beton ve metal yığınları arasında kaybolan bir manzara… İlk iş ev sahibine yazdık, "Acaba yanlış mı geldik?" diye. Cevap şok ediciydi: "Evet, iskele kurulu ev!"
İçeri girip salonun önündeki perdeyi açtığımızda, beklediğimiz muhteşem manzara yerine, ağlarla kaplanmış bir bina ve inşaat işçilerini görünce büyük bir hayal kırıklığı yaşadık. O sinirle ev sahibine hemen mesaj attım: "Bunu bize nasıl söylemezsiniz? Biz, özellikle bu manzara için diğer bölgelere göre daha yüksek bir ücret ödedik!"
Cevap? "Sorry."
Kadınla mesajlaşarak tartışsam da iş işten geçmişti. Bize söylenmeyen bu inşaat yüzünden, Barselona’daki 5 gecelik konaklamamız büyük bir hayal kırıklığına dönüştü.
Siz siz olun, Barselona'da toplu taşımada çantanızı kollamaya, sırt çantası takmamaya, arka cebinize telefon cüzdan koymamaya, restoranda yemek yerken telefonunuzu masaya bırakmamaya dikkat edin. Hatta bizim yaşadığımız bu nahoş deneyimden de yola çıkarak, ev tutarken bile çok çok dikkatli olun. Yoksa bizim gibi Sagrada Familia manzarasına karşı oturmayı hayal ederken, beton ve moloz yığınları arasında kalabilirsiniz.
Son sözler
Bu yazı tahminimden uzun olduğu için Barselona'da yeme-içme rehberini ayrıca hazırlamak durumunda kaldım. Şuraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Planımızda olan ama gidemeğimiz yerler:
Poble Espanyol: İspanya'nın kültürel çeşitliliğini ve mimari mirasını bir arada görme fırstı sunan bir açık hava müzesi. Burası da planlarımız da vardı ancak yetiştiremedik. Başka sefere artık.
Columbus Monument: Uzaktan gördük ama bir türlü yorulduğumuz için yanına gidemedik :)
Camp Nou: FC Barcelona'nın evini ziyaret etmemek olmazdı. Ama burayı da atlamak durumunda kaldık.
Montjuic Dağı: Yapmak istediklerimizden biri de Montjuic Dağı'na teleferik ile çıkmaktı.
Tibidabo: Arena'nın terasına çıktığınızda göreceksiniz ki Barselona'nın bir ucu Montjuic, diğer ucu Tibidabo Dağı. Buraya da aynı şekilde teleferik veya feniküler ile çıkılabiliyor. Zirvede, Baerselona'nın en eski eğlence parklarından biri olan Tibidabo lunaparkı yer alıyor. Ayrıca burada bir de kilise konumlanmış durumda.
Montserrat: Araştırırken tesadüfen bulduğumuz bu yer, görselleriyle çok hoşumuza gitmişti. Barselona şehrinde değil ama yakınlarında bulunan, Katalonya’nın en önemli doğal ve dini merkezlerinden biri. Katolik dünyasında önemli bir hac merkezi olup, Barselona'nın en popüler günübirlik kaçamak noktalarından biri. Sanıyorum, trenle ulaşım var. Barselona'da fazladan gününüz varsa, burayı bence değerlendirebilirsiniz.
Katalonya'nın simgesi sıçan adam. Evet, yanlış okumadınız. Adına El Caganer dedikleri, geleneksel bir Katalan kıyafeti giymiş (kırmızı bere – barretina, beyaz gömlek, siyah pantolon) bir adam, çömelmiş bir pozisyonda büyük tuvaletini yaparken tasvir edilir. Barselona'da bu figürü yer yer hediyelikçilerde görebilirsiniz. Bereket ve şans getirdiğine inanılırmış.
Barselona'da ot kullanımı üzerine bir şeyler yazmazsam olmaz. Şehirde gezerken ilginçtir, çok fazla kenevir satan dükkan gördük. Sokaklarda aynı şekilde, ara ara kokusunun geldiğine şahit olduk. Nedir bu iş diye araştırdığımızda öğrendik ki, İspanya'da kenevir yasalmış. Kamu alanlarında ve sokaklarda yasak dense de, sokaklarda içildiğini görmek açıkçası bizi şaşırttı.
Tourist go home: İspanyolların turistleri pek sevdiği söylenemez. Artan fiyatlar, ev bulma sıkıntısı, kalabalık gibi yaşadıkları sıkıntılardan turistleri sorumlu tutanlar, Barselona'da yer yer 'Tourist go home' yazıları asıyor. Yazın su tabancasıyla turistlere su sıkan gruplar da oluyormuş.
Daha fazlası için, meltemliyollar instagram hesabımızdan Barselona hikayelerine göz atabilirsiniz. Takip ederseniz, daha da mutlu oluruz:)
Biz dolu dolu bir 5 günü arkadaşlarımızla unutulmaz anılar biriktirerek geçirdik.
Umarım Barselona sizin için de güzel anılar biriktirdiğiniz bir seyahat olur.
İyi gezmeler,
Meltem
Comments