top of page

STRAZBURG, FRANSA: UMDUĞUNUZDAN DAHA FAZLASI


Vauban Barajı, Strazburg
Strazburg, Haziran-2024

Ne yalan söyleyelim, Strazburg'a gelirken çok da bir beklentimiz yoktu. Evet, Alsas'ın yarın ahşap evleri, barajı, katedrali. Sandık ki, Strazburg bu kadar. Açıkçası bu kadar keyif alacağımızı beklemiyorduk bu şehirden. Umarım siz de bizim kadar seversiniz burayı.

Klasik olarak, sanırım hemen herkesin yolu Strazburg’a ya Alsas gezisi başında ya da sonunda düşüyor. Biz de, Alsas gezimizin son durağı olarak Strasbourg’u ekledik rotamıza. Colmar’dan atladık trene, yarım saatte Strasbourg’dayız ve bir günümüzü Strazburg'a ayırdık. Hazırsanız, Fransa’nın 7. büyük şehri Strasbourg’u keşfetmeye başlayalım.


Eğer Alsas rotası yapmak istiyor ve nereden başlayacağınızı bilemiyorsanız, şu linke tıklayarak, Alsas bölgesine nasıl ulaşılır, araba kiralamaya gerçekten gerek var mı gibi soruların cevabını Colmar yazısında bulabilirsiniz.


Strazburg'da ne yiyelim ne içelim?

Strazburg, Alsas bölgesinin şehirlerinden biri. Dolayısıyla, burada yiyecekleriniz de Strazburg'a özgü değil, Alsas'a özgü olacak. Şu linke tıklayarak, Strazburg'da neler yiyebileceğiniz konusunda fikir edinebilirsiniz.

Biz, Strazburg'ta klasik Alsas yemeklerinden değil ama güzel bir İtalyan pizzası yemek istedik.

Square Delicatessen diye bir parça pizzacı bulduk ve fiyatları da biz oldukça uygun geldi. Alsas yemeklerine alternatif ararsanız, burayı değerlendirebilirsiniz.

Square Delicatessen
Bufala, Regina, Capra Miele, Prosciutto (5.4 Euro/adet))

Klasik Alsas yemekleri için listemizde olan ama gidemediğimiz yerler:

Tarte Flam için: La Stub Flam’s

Akşam yemeği için: Le Tire-Bouchon, Maison Kammerzell.


Strazburg Gezi Rehberi - Strazburg Gezilecek Yerler

Strazburg tren garında indiğimizde ilk durağımız Vauban Barajı oluyor.


Vauban Barajı (Barrage Vauban)

17. yüzyılda inşa edilen bu yer, hem bir köprü hem de şehri savunmada kullanılan bir yermiş.

1686 ve 1690 yılları arasında inşaa edilen barajın temel savunma görevi, olası bir saldırı durumunda nehrin su seviyesinin yükseltilmesini ve böylece şehrin güneyindeki tüm toprakların sular altında kalmasını ve buraların düşman için geçilmez hale getirilmesini sağlamakmış. Bu aynı zamanda, 1870 yılındaki Fransa-Prusya Savaşı sırasında Strazburg'un Prusya güçleri tarafından kuşatılması esnasında uygulanmış (Bu detayı yazıyorum, çünkü benim kocam da bayılır böyle bilgilere). 1971'den beri de Tarihi Anıt olarak geçiyormuş.

13 kemerli köprünün çatısına çıkmak ücretsiz. Çatısından çok güzel Kapalı köprüler (Ponts Couverts) ve Küçük Fransa (Petite France) manzarası izleyebiliyorsunuz. Çıkmadan geçmeyin. Mayıs-Ağustos arası 07:15-21:00 arası,

Eylül-Ekim ve Mart-Nisan arası 08:00-19:00

Kasım-Şubat arası 08:30-16:00 arası açık.


Kapalı Köprüler (Pont Couverts)

Dört kule ve üç köprüden oluşan bu yapı, 1250'de şehri savunma amaçlı kullanıma açılmış. Her bir köprü savaş zamanında üzerlerinde konuşlanacak olan askerleri korumak amaçlı ahşap bir çatıyla örtülmüş (Sanırım bu yüzden adı 'kapalı köprüler'). Yaklaşık 400 yıl sonra savunma görevini Vauban barajına devretmiş ve 1780'li yıllarda köprülerin üzerindeki çatılar kaldırılmış. Köprüler savunmadan çekilip, normal köprü olarak kullanılmaya devam etse de, adı o yıllardan beri Ponts Couverts (kapalı köprüler) olarak kalmış. Ponts Couverts, 1928'den beri Tarihi Anıt olarak kategorisinde. Üstünden geçebiliyorsunuz ama en güzel manzarası ve fotoğrafları Vauban barajının çatısındaki seyir terasından çekiliyor. Arkadaki katedral ise, tüm görkemiyle Notre-Dame Katedrali.


La Petite France (Küçük Fransa)

Şehrin tarihi merkezini ve karakteristik adasını oluşturan inanılmaz tatlış bir yer. Kanallardan oluşan bir büyük bir ada. Eskiden, değirmenciler ve hayvan derisi tabaklayıcılar burada konumlanıyormuş. Şimdi ise, şehrin en turistik noktalarından biri. Bu büyük adanın tamamı 1988'den beri Dünya Mirası Listesi'nde yer almakta.


Petit France'ın kalbinde Maison des Tanneurs ve Place Benjamin-Zix konumlanıyor.


Benjamin-Zix meydanında çınar ağaçlarının gölgesinde oturup, muhteşem nehir ve yarı ahşap evinlerin manzarasının tadını çıkarabilirsiniz.



Maison des Tanneurs
Maison des Tanneurs

Maison des Tanneurs ise, Petite France bölgesinde yer alan yarı ahşap bir Alsas evidir. Orta Çağ'da deri tabaklayıcıların ve değirmencilerin bu bölgede konumlanmasının sebebi, elbette suyun varlığı. Derileri işler ve çatılarında kuruturlarmış. Maison des Tanneurs ise, Strazburg Rönesansı sırasında 1572 yılında inşa edilmiş bir tabakhane ve 1927'den bu yana tarihi bir anıt olarak sınıflandırılmış. 1949'dan beri ise, bir Alsas Winstub'una (restoran) ev sahipliği yapmaktadır. Rue du Bain-aux-plantes'te korunan evler ise, eski zanaatkarların evleri.



Pont du Faisan
Pont du Faisan

Petite France'da gezerken, muhtemelen ilk bakışta dikkatinizi bile çekmeyecek minik bir köprüden geçeceksiniz. İsmi ''Pont du Faisan''. Denk gelirseniz, yada biraz civarda dolaşırsanız, köprünün başına ve sonuna halatlar gerilmeye başlanacak. Köprü hareket eden bir sistemle açılıyor ve altından tekne geçiyor. Tur teknelerinin boyu, köprüden geçemeyecek kadar yüksek olduğundan, köprünün altından her tekne geçeceği zaman köprüyü açıyorlar. Civarda oyalanın ve gösteriyi kaçırmayın.







Strazburg Notre-Dame Katedrali (Cathédrale Notre-Dame-de-Strasbourg)

Notre-Dame Katedrali sadece Paris’te var sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Daha şehre girdiğiniz andan itibaren, bazen Vauban barajında, bazen kapalı köprülerde, bazen Peptite France'da gezerken, ara ara size göz kırpan bu Gotik dev şaheser, hiç şüphesiz Strazburg'un baş simgelerinden. Dev diyorum, boşuna değil. Yüksekliği tamı tamına 142 metre. Aşağısından yukarı bakarken başınızı döndürmüyor değil.

Tamamlanması tamı tamına 300 yıl sürmüş (wtf). İçinden ve dışından ayrı ayrı göz alan, 14 metre çapındaki muhteşem gül penceresine dikkat etmemenizin zaten imkanı yok. Diğer vitray pencerelerin çoğu ise, 13. ve 14. yy'dan günümüze ulaşan orijinal parçalar.


Bu katedral diğer girdiğimiz katedrallere benzemiyor açıkçası. Burası hazineleri olan, zengin bir katedral. Bunu niye diyorum diye merak ederseniz de, katedralin içini biraz gözlerinizi açarak gezmenizi tavsiye ederim. Kıyamet gününü temsil eden melek sütunu, heykelleri, astronomik saati ve orijinal camları buranın sıradan bir katedral olmadığı izlenimini veriyor.


Katedralin astronomik saati

1574 yılında yaratılan bu saat, bir Rönesans şaheseri. Saatin aşağısı, gezegenlerin hareketini gösteren sonsuz bir takvimle donatılmış. Yukarısı ise, hareket eden figürlere sahip. Her gün saat 12:30'da harekete geçirilen figürleri izlemek için saat 11:35'te Güney portalına (Place du Château) gidin ve biletinizi satın alın. Figürlerde tüm havariler, Mesih'in önünden onu selamlayarak geçiyorken, yaşamın dört çağı, ölümün önünde geçit töreni yapıyor.

Katedralin içinde girdiğinizde, ucuna kadar gidin ve sağ tarafa yönlenin. Konum olarak saat orada bulunuyor. Biz sabahki gösteriyi kaçırsakta, öğleden sonra 15:00 gibiydi ve çoğu ziyaretçi saatin önünde kameraları açık olarak toplanmıştır. Saat 15:15'i bulduğunda, astronomik saatin tüm figürleri oynamasa da, yaşamın bir çağı, ölümün önünden geçerek hareket etmişti.


Katedralin içine girmek ücretsiz. Ancak, 330 basamaklı katedralin kulesine tırmanmak, Vosges ve Kara Orman'ın manzarasının keyfini çıkarmak isterseniz, kuleye tırmanmak 5 Euro. Katedral platformunda ayrıca 1490 ve 1730 yıllarındaki şehrin panoramasını sunan Strasbourg Cathedral VR uygulaması da varmış. Biz çıkmadık. Siz çıkmak isterseniz, bilginiz olsun.


Biz gittiğimiz 2024 Haziran ayında, Notre-Dame Katerali ve Rohan Sarayı arasında kalan meydana, geniş büyük hamaklar kurulmuştu ve kullanması ücretsizdi. Notre-Dame Katedraline karşı yattık, sallandık, uzun uzun katedralin dış cephesindeki heykelleri, koridorlarını, kulesini inceledik. Ben yorgunluktan kısa bir süre kestirmişim de. Seyahat etmenin en güzel yanlarından biri de bu olsa gerek. Strazburg'a gitmeden önce yaptığımız planlamamızda Notre-Dame katedraline karşı hamakta sallanmak ve bu yüzyıllarca yıllık şahesere karşı uyumak yoktu. Bize güzel bir anı olarak kaldı :)



Maison Kammerzell ve Katedral Meydanı

Katedral meydanında, Notre-Dame'a bakarken sol tarafınızda çoook eski bir bina göreceksiniz. İsmi, Maison Kammerzell yani Kammerzell Evi. Strazburg'un en ünlü binalarından. Kammerzell evi, 1427'de inşaa edilmiş, bir Alman Rönesans eseri. Günümüzde ise, buraya da bir restoran işletiliyor. Aşağıdaki fotoğrafta koyu kahverengi olan ev, Maison Kammerzell.

Maison Kammerzell ve Katedral Meydanı
Maison Kammerzell ve Katedral Meydanı
Rohan Sarayı (Palais Rohan) - Arkeoloji Müzesi, Güzel Sanatlar Müzesi, Dekoratif Sanatlar Müzesi

Palais Rohan, Strazburg Prensi için 1732-1742 arası inşaa edilmiş ve 18. yüzyıl Fransız mimari başarıları örneklerinden biri olarak gösteriliyormuş. Yapımından bu yana neredeyse hiç değişmeden kalmış. Strazburg'un Güzel Sanatlar Müzesi 1889'da burada kurulmuş, ardından bunu 1913'te Arkeoloji Müzesi ve 1924'te Dekoratif Sanatlar Müzesi izlemiş.

1 günlük pass alıp, 3 müzeye de girmek isterseniz fiyatı 16 Euro. Müzelere tek tek giriş ücreti ise 7.5 Euro.


Biz gittiğimizde müzeleri gezmedik ama Rohan sarayının bahçesine giriş ücretsizdi. Her hafta sonu oluyor mu bilmiyorum ama bizim gittiğimiz Haziran ayının bir pazar günü, sarayın bahçesinde halka açık etkinlikler kurulmuştu. Bir stantta, arkeologlar yada arkeoloji öğrencileri kazı alanları oluşturmuş, çocuklardan oluşan grupları alıp, bir arkeoloji kazısı nasıl yapılır, uygulamalı olarak anlatıyorlardı. Bir başka stantta, ilkel insanlar taşlara nasıl oyma yoluyla resimler yapmış, uygulamalı olarak onlar gösteriliyordu. Bir stantta ilk evler nasıl inşaa edilmiş, anne-kız büyüklüklü küçüklü sopaları birleştirerek ilk evlerin nasıl yapıldığını deneyimliyorlardı. Bir başka bir stantta, klasik Alsas evlerinin dışının geometrik desenlerinin nasıl yapıldığını öğrendik. Başka bir stantta, Furkan'ın dikkatini kemerli sütunlar çekti. ''Baksana balım'' dedi. ''Bu kemerli sütunların nasıl yapıldığını hep merak etmişimdir''. Furkan, bir puzzle çözermiş gibi, kemerli yapının nasıl inşaa edildiğini anlamaya çalışırken, mimarlık öğrencisi olduğunu düşündüğümüz bir kız geldi yanımıza. ''Anlatabilirim'' dedi. Elindeki örnek taşlarla nasıl inşaa edildiğini teorik olarak anlattı ve ''Anladıysanız, hadi şimdi siz yapın.'' dedi. Furkan, heyecanla ve bir yandan da, kıza anlatarak, ''İlk taş buraya bu açıyla yerleştirilmeli, ve sonra üstüne bu ve sonra bu. En son üste yerleştirilecek taşları bir tahta parçasıyla desteklemeli ve son taş yerleştirildikten sonra tahtaları çekmeliyiz ki, bir domino etkisiyle tüm taşlar yerine oturmalı ki kemerli yapı oluşabilsin.'' Kız alkışladı, ve ''Bravo'' dedi. Dedim ki ''O, bir mühendis. Bir şeyin mekanizmasını ve nasıl yapılacağını çözmeye bayılır.'' Gülüştük ve teşekkür ederek stanttan ayrıldık. Yüzümüzde bir gülümseme, keyifli ama bir yandan küçük çocukların aldıkları uygulamalı eğitime imrenerek gezdik. Çocuklar ve hatta yetişkinler, bir hafta sonu, ücretsiz ve interaktif bir şekilde, hem öğreniyor, hem eğleniyor, hem de aileleriyle vakit geçiriyordu. ''Hadi dedik, bizim zamanımızda yoktu.'' Ben zaten Ege'nin küçük bir sahil kasabasında Kuşadası'nda büyüdüm. Bırakın özel okulu, özel eğitim alabileceğiniz hiç bir şey yoktu. Olsa da, bizim imkanımız da yoktu. Furkan, büyük şehirde büyüse de, onun da böyle bir eğitim alma şansı hiç olmamış. Ama günümüzde bile, ailelerin bu şekilde ücretsiz ve interaktif öğrenebilecekleri bir sistem Türkiye'de hala bizim bildiğimiz yok. Çocuklu ailelerin hafta sonu çoğunlukla yaptıkları şey, avm'lere gitmek ve çocukları oradaki oyun alanlarına atmak. Gördüklerimize mutlu olurken, yaşayamadıklarımız ve hala günümüzde bile, Türkiye'de, ücretsiz bir şekilde, cocukların böyle imkanlara erişememesine üzüldük. Rohan sarayı, hem eğlenerek hem de hayıflanarak dolaştığımız bir yer olarak anılarımızda yerini aldı.


Kleber Meydanı (Place Kléber)

Şehrinin merkezi meydanı burası. Meydanda Kléber'in heykeli, altında ise heykel kalıntılarını içeren bir kasa bulunuyor. Meydan, 1988 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası Alanı olarak sınıflandırılmış ve ilk kez bir şehir merkezinin tamamına böyle bir onur verilmiş.


Gutenberg Meydanı

Meydan, adını 1434'ten 1444'e kadar Strazburg'da çalışmış olan Gutenberg'ten alıyor.

Matbaayı geliştirmesinin 400. yıldönümünü anmak için, 1840 yılında meydanın adı Gutenberg Meydanı olmuş.


Aziz Paul Kilisesi (St. Paul's Church, Strasbourg)

Şehrin simge yapılarından biri de bu kilise. 1897’de yapımı tamamlanan kilise, görkemli gotik mimari yapılardan biri. Alsas bölgesinin yeniden Almanlar tarafından fethedilmesiyle/işgal edilmesiyle Alman gücünün meşruiyetinin bir sembolü olarak inşaa edilmiş. Zaten biliyorsunuz ki, Alsas-Loren bölgesi, kömür madenleriyle yıllar boyu Almanlar ve Fransızlar arasında paylaşılamayan bir bölge olmuş. Arada Almanların bu bölgeyi kendi topraklarına katma perileri geliyor. Whatever, nehir kenarında konumlanan kilise, gün batımında şahane bir manzara sunuyor. Gün batımında geliniz efendim buraya.

Biz artık gün sonunda yorulduğumuz için gidemedik ama siz gitmek isterseniz, daha fazla bilgi için şuraya tıklayabilirsiniz.


Son sözler,

Biz Strazburg'u çok sevdik. Ama pazar günü giderseniz, şehirdeki tüm mağazaların ve bir çok kafenin kapalı olacağını göz önünde bulundurun. Turistik şeyler satan dükkanlar ve meydanlardaki kafeler açık. Ama onun dışında pek çok yer kapalı.


Şehrin resmi turizm sitesi şurası. Daha fazlası için, şu linke göz atabilirsiniz.


0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page